1 Nisan 2013 Pazartesi

Raca el Sana - Riyad'ın Kızları

“Şu an saçlarım kabartılmış halde ve dudaklarımı arsız bir kırmızıya boyadım. Yanı başımda kırmızıbiber ve sosa bandırılmış bir kase cips duruyor. Okurlar: Hazırlayın kendinizi. İlk skandalı ifşa etmeye hazırım!”

İlk kez Suudi Arabistanlı bir kadın yazardan bir kitap okudum. Oradaki kız kardeşler bir kapalı kutuda gibi. Sanki çarşaflarının arkasına saklanan hayatlarında birer savaş esiri gibi, unuttuğumuz değilse de elimizden bir şey gelmediği için gözümüzü çok da çevirmediğimiz bir yerde duruyorlar.

Bu kitap Suudi Arabistan’dan çıkan bir Sex & The City romansı olarak reklam edilmiş. Ben “hakikaten orada neler oluyor?” diye okudum. Epey de bir şeyler öğrendim. Mesela orada da insanlar âşık olmaya çalışıyor. Mesela sevgililer gününde gençler kırmızı bir fular olsun takıyorlar bir özgürlük bayrağı gibi. Din polisinden kaça kaça birbirlerine telefon numaralarını vermeye çalışıyorlar alışveriş merkezlerinde. Mesela Suudi Arabistan’ın yurtdışı uçuşlarında tuvaletlerde üst baş değiştirme sırası oluşuyor. Örtünmek ya da örtüyü çıkarmak için.

Kaymak tabakadan dört kadının hikâyesini anlatıyor kitap ve kimliğini gizleyen bir kadının bir e-posta grubunda her Cuma yaptığı ifşaatlar şeklinde kaleme alınmış. Eh, aslında sahiden de bir romans. Ama bir yandan da o kapalı kutudan dışarı çıkmaya çalışan kadınların sesi. Anımsayacaksınız, Suudi Arabistan ilk kez 2012 yılında olimpiyatlara iki kadın sporcu göndermişti. Ben elinde bayrak, üzerinde çarşafla yürüyen o kadının fotoğrafını gördüğümde sevinçle yumruğunu havaya kaldıranlardanım. O kadının çarşafını değil, orada olmasının gururunu görebilenlerdenim. O yüzden romans momans… edebi değeri var ya da yok… kaymak tabakadan bahsediyorsun falan filan ama… Aslanım Raca el Sana. Sana bin selam kızkardeşim!

Kitaptan bir bölüm daha:
“Herkes benim cüretkâr yazı tarzımı, belki de yazmaya cüret etmiş olmamı kınıyor. Herkes beni açıklıkla tartışmaya alışık olmadığımız, bu toplumda “tabu” olan konuların üzerine şimşekleri çekmemden, özellikle de ilk yaylım ateşinin benim gibi genç bir kadından gelmesinden dolayı suçluyor. Ancak her köklü toplumsal değişimin bir başlangıç noktası yok mudur?
Benim inancım şu: Şimdilik kendime sürüden ayrılan, davama inanan birkaç insanı anca bulabilecekken yarım yüzyıl sonrasında o davaya karşı çıkacak çok az insan olacaktır.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder